
Pınar DEMİR
Vox Populi,Vox Dei
İlkokul üçüncü sınıftı sanırım. Hayat bilgisi dersine beş dakika kala malüm teneffüs saatlerinde isimsiz korkularımız devam ediyordu yine. Konuşulan değil de önemli olan konuşanlardı o sıra. Kara tahtaya beyaz bir tebeşir ile kara leke gibi yazıldı isimlerimiz, konuşanlar diye yazılan kocaman bir başlığın altına. Bütün oğlanların aynı kıza, bütün kızların da aynı oğlana aşık olduğu o şahane ortamda Ali Ayşe’yi sevmiyordu o gün. Ali’nin tek suçu, Ayşe ile konuşmaktı sadece. İlkokulun ilk gammazlık kokan yıllarında rütbelerimiz isimlerimizin yanına aldığımız çarpılardan belliyken Ali ile benim adım her ders tahtada yer alırdı. Bir gün bıkmış olacağım ki en arka sıradan el kaldırıp
-Nefes almak serbest mi öğretmenim diye sormadan geçemeyen bendeniz bi temiz kötek yemiştim tabii. Konuşanların tahtaya yazıldığı bir ülkede, düşünenleri hapislere atıp eziyet edeceklerini ve en çok adalet diyenlerin buna, sınıf başkanlarına uyarcasına susacağını bilmiyordum henüz. Minicik yüreğimden trenler ,şehirler ,kuşlar geçiyordu ve ben sesli bir selam veremiyordum . Çünkü susmak siyasi olarak boyun eğmek, sosyal olarak efendilik, bilimsel olarak kabullenmekti. Ortada bir engizisyon mahkemesi, giyotinle kesilen düşünceler ve en geçerli kitleye uymamızı bekleyen absürd bir tiyatro vardı aslında . Her susma ülke batınca ekonomist olmak, deprem olunca jeolog olmak içindi .Kusamadığı sözcüklerden zehirlenen insanlar tanımaktı en büyük ödevimiz. Ve tek şahitliğimiz ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ diyen Descartes amcaya inat yok olduğumuzu kanıtlamak. Söz gümüşse sükut altındı. Konuşmayın olsun bitsindi. Hele hele düşünmek zaten boşverin gitsindi. Sevmek mi haşa ! Hangi kalem yazsa kırılsındı bitsindi.
Vox populi ,vox dei .Halkın sesi ,Hakkın sesi iken ne de güzeldi susmak !
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.