Dr. Kürşat SOLAK

Dr. Kürşat SOLAK

'SULTAN HANI' KALESİ

 


           


         ̶
;Alâeddin Kervansarayı icabında askerî bir üs’tür.” İbrahim Hakkı Konyalı Aksaray Tarihi isimli eserinde böyle yazar. Gerçekten günümüzde Sultan Hanı olarak bilinen söz konusu han, ticarî faaliyetlerin gerçekleştirildiği bir merkez olmasının yanı sıra gereği durumunda bir kale olarak kullanılmaktaydı. Nitekim Moğollar karşısında verilen 13. yüzyıl Türk istiklâl hareketi sırasında, Moğol Noyan’ı İrencin karşısında bir Türk Beyi olan İlyas’ın verdiği mücadele ve nihayetinde onun Alâeddin Hanına (Sultan Hanı) sığınması bunun göstergesidir. İlyas Bey burada iki ay kadar savunmada kalmış, kendisini ve adamlarını Moğollara esir düşmekten kurtarmıştır. Hâlbuki İrencin Noyan, 2
bin kadar askeri eşliğinde, taş ve neftli madde atan mancınıklarla iki ay boyunca bu kervansarayı muhasara etmişti. Mamafih bugün Sultan Hanının dünyanın en büyük kervansarayı olarak tespit edilmiş olması bu anlatılanları destekler niteliktedir. Sultan Hanı yaklaşık 5


m. karelik alanı ile bir futbol sahası büyüklüğündedir.


            Selçuklular döneminin son tarihçisi olan Aksarayî, Memreş adlı bir Türk Beyi ile Karamanlılar arasında, Sultan Hanında geçen bir mücadele sırasında bu hanın iki burcunun yıkıldığını ifade eder. Burada kullanılan ‘burç’ ifadesi ilgi çekicidir. Zira günümüzde adı geçen kervansarayımıza ait burç niteliğinde yapı özelliği görülmemektedir. Bu durumda Sultan Hanının mazide şimdiki durumundan farklı olduğunu düşünebiliriz. Aradan geçen yüzyılları göz önüne aldığımızda bu hal gayet tabi olmaktadır. Bunun yanı sıra 19. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’yu gezen Şarl Texier isimli seyyahın ‘Küçük Asya’ isimli eserinde verdiği Sultan Hanı gravüründe de Sultan Hanı farklı görünmektedir.


            Sultan Hanına kale unvanı kazandıran olaylardan bir diğeri, Türkiye Selçuklu Devleti yönetiminde birbirleri ile mücadele halinde (1254 yılı ve sonrası) olan II. İzzeddin Keykavus ile IV. Rükneddin Kılıç Arslan kardeşlerin bu mücadeleleri sırasında yaşanmıştır. Bu mücadelede II. İzzeddin Moğollar karşısında verilen Türk bağımsızlık hareketini desteklerken, IV. Rükneddin daha ziyade Moğol yanlısı görünmektedir. Selçuklular dönemi tarihçisi İbn Bibi her iki taraf askerlerinin Alâî Hanı (Sultan Hanı) ve çevresinde de çarpıştığını ve burasının ateşe verildiğini yazar.


            Günümüzde Sultan Hanı olarak bilinen kervansarayın adı, tarihçi Aksarayî’de ve İbn Bibi’de ‘Alâeddin Hanı’ ve ‘Alâî Hanı’ şekillerinde geçmektedir. Bunun sebebi, söz konusu kervansarayın bânisinin (1228–1229) Sultan I. Alâeddin Keykubad olmasıdır. Konyalı’dan öğrendiğimize göre Sultan Alâeddin, yaptırdığı kervansarayın Taç Kapısı üzerine koydurduğu iki madalyon içine üçer kere Ali ismini yazdırmıştır. Bu suretle Sultan Alâeddin, ilim şehrinin kapısı olan Hz. Ali’yi işaret etmekte, sahip olduğu değerler konusunda bizlere fikir vermektedir.


           


                                                                                                   Dr. Kürşat Solak


  

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.