EKMEK BULAMAZLARSA PASTA YESİNLER

EKMEK BULAMAZLARSA PASTA YESİNLER


Kim derdi ki bir cana mal olup tarihin sayfalarında hiç silinmemek üzere yer alacak bu talihsiz cümle’nin Fransız Kraliçesi Marie Antoinet!te’nin boynunu giyotine götüreceğini. Ve sonunda giyotinde bir ekmek gibi dilimlenerek öldürüleceğini. Halkının yoksulluk ve açlık sebebiyle sokaklara dökülüp, ̶
;ekmek, ekmek” diye bağırdığını duyan zamanın Kraliçesi, balkona çıkıp sefil kalabalığı görünce maiyetindekilere sorar:
- ̶
;Ne istiyor bunlar?”
- ̶
;Ekmek istiyorlar ̶
; der yanındakiler. Kraliçe şaşkın bir daha sorar:
- ̶
; Ekmen nedir?”
- ̶
; Bu insanlar çok açlar, halkın durumu berbat ... Yemeye ekmek bulamıyorlar, her an bir isyan çıkabilir .”
İşte o tarihi cevabın söylendiği an:
- ̶
;Ne yani ekmek bulamıyorlarsa onlar da pasta yesinler!”
Bu sözün söylendiğine dair şu an hiçbir tarihçinin elinde somut bir kanıt yoktur. kısacası bu söz aslında gerçekten söylendi mi yoksa halk o şekilde mi anlamak/anlatmak istedi orası muallaktadır. Fakat ne olursa olsun, Marie nin sonu giyotinde ekmek gibi dilimlenmek olmuştur ... Bu konuda tüm tarihçiler mutabıktır..



src="https://www.yazarlartoplulugu.com/resimler/icerikler/buyuk/1789.jpg" width=58
height=388>

Aslında pek çok şeye izahat olan ve çoğumuzun bildiği tarihi bir ders niteliğindeki bu olayı hatırlıyorum son günlerde. Nasıl hatırlamayım ki? Tümüyle tüketim kültürüne hizmet eden televizyon kanallarından birisinde başlayan ve sanki matah bir şeymiş gibi diğerlerine de sıçrayan bir yarışma programından bahsetmek istiyorum. Anladınız sanırım; bizim ananevi kültürümüze döşenen mayınlardan farksız onlarca sözüm ona programdan birisi. Bir yemek yarışması (!)
Öyle bir ortam ki, misafirler birkaç kuruş kazanmak hatırına, bütün misafirlik geleneğimizi yerle bir etmekte. Ki bizler milletçe gerek misafir olarak gerekse ev sahibi olarak manen yüksek değerlere sahibiz. Temelini İslam dininden alan misafir ağırlamak, türk milletinin vazgeçilmez bir özelliğidir, bir erdemdir. Gerçi islamiyeti kabulden önce de diğer erdemlerinde olduğu gibi misafir kültüründe de yine bununla paralel değerleri bulunmaktadır. Nitekim Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır... "Sizden birinizin kurduğu yemek sofrası misafirlerin önünde bulunduğu müddetçe, melekler o kimseyi salat ve selam ederler."

Bunun yanında konuk olmanın da erdemleri vardır. Hem ev sahibi hem de konuk üzerine düşeni en güzel şekilde yerine getirmekle yükümlüdür. Aksi hareketler ise ancak ve ancak cahil dönemleri resmedecektir. Çünkü Cahiliye ahlakını benimsemiş toplumlarda misafir, çoğu kişi tarafından genellikle maddi ve manevi bir külfet olarak algılanır. Misafiri bir toplumsal bir gelenek ya da sosyal bir sorumluluk olarak benimseyen batı kültürü ise adeta zoraki bir ev sahipliği modeli sergiler. Tıpkı son günlerde ekranlarda gördüğümüz bu soytarılıklar gibi!

Bir yanda evinde gösteriş ile beraber bir ağırlama telaşı içerisinde olan sözüm ona yarışmacının, benzersiz bir savurganlık içerisinde hazırladığı yiyecek mönüsü (!). Diğer yanda kazanılacak olan üç beş kuruş hatırı için ayaklar altına alınan nezaket, hoş görü ve samimiyetle birlikte kültürümüz.


Sorarım size, hangi misafir ev sahibinin ikramı sırasında riyakar ve zoraki tebessümler takınıp, o mutfağa gidince de arkasından dedikodu yapar? Bunu hangi ahlaki değerler onaylar? Ve hangi ev sahibi ikramından sonra mutfağına gidip misafirlerini irdeler, çekiştirir. Bakınız Kuran’da dikkat çekilen noktalardan biri, misafire sunulacak olan manevi güzelliğe ilişkindir. Mümin, ağırlayacağı kimselere öncelikle saygı, sevgi, huzur ve güleryüz sunar. Bunlar olmadan yalnızca yiyecek-içeçek ikramına dayalı bir ağırlama hoşnut edici olmaz. Kuran ahlakında güzel davranışlarda bulunma konusunda bir yarış söz konusudur. Müminin daha misafiri karşılarken verdiği selam da bunun bir örneğidir.

Eğer bu ikram belirli bir maddi menfaate endekslenirse sonucunda böyle rezilce gösterimlerin de seyredilmesi elbette kaçınılmaz olacaktır. Bu durumda ne ev sahibi olması gereken gibi ev sahipliğini yapamıyor ne de misafir üzerine düşeni edebi ile yerine getirmiyorsa sırf para için böylesi rezaletlere göz yumulmamalıdır. Bir misafirin evinize gelip sizin ikramlarınızı beğenmediğini gözünüze baka baka haykırması, o kadar lezzetli şeyin tadında ̶
;Damak tadıma uymuyor” diyerek kusur bulmak için azami gayret harcaması, yok tabakta kıl, yok bardakta leke, yok masa düzeninde bir mum eksik gibi suni bahanelerle sizi rezil etmesi, ağzındakini peçeteye tükürmesi, bu da yetmiyor gibi sanki bir hakkı varmışçasına masadan kalkıp rezillikte tavan yapması kimin hoşuna gider ve hangi türk aile yapısı bu durumu onaylar? Ve misafir kültürümüz bunları seyretmeyi nasıl hoş görür?
Hele de Ashab-i Kiram "Bir sofraya toplanıp birlikte yemek, ahlâkın üstünlüklerindendir." buyururmuş ilken.

Konunun bir diğer ama daha da önemli yanı ise yukarıdaki rezilliklerin yanı sıra dünyada o kadar aç insan varken ve bu gerçek her gün devasa boyutlara ulaşmakta iken açlık ile adeta dalga geçilerek bunların, yukarıda ifade ettiğimiz türk insanına program diye sunulmasıdır. Dahası bu programların kanallarına izlenme patlaması yaşatmasıdır.
Oysa İngiliz aristokratlarını taklit edercesine kurulan o sofralar için harcanan emek ve paralar fakir bir ailenin bir aylık geçim nafakasıdır . Ve çoğu insanın hayal edemeyeceği o yiyeceklere kedinin ciğere baktığı gibi bakacağı aşikardır. Ve bu çok büyük bir günahtır.
Savurganlığın, şükürsüzlüğün, ve acımasızlığın tavan yaptığı bu gösterimlerin kimseye bir faydası olmadığı gibi, açlık çeken insanların bir lokma ekmek arayışlarında umutsuzluk yaratacak toplumun psikolojik yapısını da bozacaktır. Hem bozulan/bozdurulan toplum değerlerimiz hem de yaşanan psikolojik eziklik sonucunda nasıl sağlıklı toplumlar olabiliriz ki? Ve nasıl sağlıklı bir geleceği umut edebiliriz?
Ekranlardan adeta ̶
;ekmek bulamazsanız pasta yiyin” diye seslenen bu programları izlememek bu sorulara en iyi cevap olsa bile, onların adı ve varlıkları dahi geleceğimize bırakacağımız kültür mirasımız için en büyük tehlikedir.

Sevim ÇAKICI
Kargülü ALMILA

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.