
Pınar DEMİR
Doksanlar
Hayatı otomatik pilota bağlamaktı doksanlı yıllar Demirel şapka çıkaracak, Özal göbeğini tutarak yürüyecek Onno Tunç yine aşkı yazacak ve Sezen Aksu söyleyecekti.
Rıhtımlarda hipolu lekeli kotlarıyla ateşler yakan, mendirek önünde yosunlu suya ismini yazmaya çalışan, yüreği sancıda, tarihin aynasında çöpten silüetleri olan çocuklardık o zaman. Sağırdık, tutsaktık ve kördük belki de. Her şeyden biraz nesli olmaktan uzakta, açık büfe jenerasyonu olmayı yeğlemeyen, tedris oyunlarıyla mutlu olabilen, mahalle aralarında saklambaç oynamaktan keyif alan, ne kuş ne balık ne de deve olan soluk mavisi ile iyi anlaşmaya çalıştığımız yıllardı işte. Will Smith gayet hoş müzik yaparken krem şokolo gibi soundları duyduğumuz, gamsızlığın ve keyfe keder yaşamanın son devresi idi doksanlar.
Apartman yönetim toplantılarında iki konu vardı ancak. Biri çanak anten ki o zamanlar çok önemliydi ‘Tam yerine rast geldi manzara koyduk ‘ dizesindeki ahengi yakalamak ister gibi anteni çatıdan bir oraya bir buraya çekiştirir dururduk. Aaaaa karıncalar, yine mi yaa dediğimiz, küçük ekranın büyük penceresinden doyasıya bakma isteği hangimizde yoktu ki. Tanıdığım tüm kadınların bir araya toplanıp zenginler de ağlarmış görüyor musun diye birbirlerine sorduğu, aman ha viskiden içme diye iç geçirip başroldeki kadına direktifler verdiği pembe dizilerin yıllarıydı. Babaannem en çok Ashley’i sever ona göre atılası olan gözlüklerinin tek işe yaradığı an işte o andı. Ashley bi türlü rahata eremez, babaannem de gülmedi kaderi şu kızın aaah ahhh nidalarıyla evi oda oda dolaşır ardından bi kahve patlatırdı. Herkesin kendi hikayesini seslendirdiği yıllardı. Yonca Evcimik aboneydi, Yıldız Tilbe belki de bir delikanlıyı seviyordu.
Yüreğimin yalın ayak bırakıldığı yıllardı. Hafızaların yirmi dört saate ayarlı olduğu bir ülkede nedense üretenler hiç sevilmedi. Çetin Emeç gitti, ,seçimleri DYP kazandı, Uğur Mumcu bir zemheri ayazında, zemherileri bahara çevireceği düşünüldüğü için katledildi. Umut savuranlardan, gerçeği söyleyenlerden, düşünenlerden hele hele üretenlerden o zaman da korkuldu hep. Öyle bir cehalet çığlığıydı ki bu, dizelerinden başka silahı olmayan merdivende üç şaire tahammül edilemedi.
Ne mi kalır benden sana
Kıpraşan civasıyla menevişli göller kalır
Hazır sırdaşın olmaya
Ne mi kalır benden sana
İğde kokan soluğuyla
Perçemli yeller kalır
Hazır yoldaşın olmaya
Benden sana az biraz
Kül içinde uykuda
Yaşamımdan közler kalır
Hazır candaşın olmaya
Metin Altıok , ölümü kabullenmişken adalet o zaman da firariydi.Gece kuşağı sankıncalıyken alacakaranlık her yerdeydi .
Olmaz ol alacakaranlık .. yerin dibine bat alacakaranlık ..
Başın kel ola , gözün kör ola , sürüm sürüm sürünesin alacakaranlık..
Alacakaranlık , ne karanlıktır ne aydınlık .. aydınlıktan uzak daha çok karanlığa yakın...
Alacakaranlık bir kandırmacadır.. yutturmaca,oyalama, göz boyamadır..
Karanlık gecedir ve her gecenin de bir sabahı vardır..ama alacakaranlıkların hiç yoktur sabahı..
O ,bir sürüncemedir sürer gider... ne aydınlık ne karanlık
Var gibide yok , yok gibide var ..
Kanunlar, hem var hem yok ..kimine var ,kimine yok ..kimi zaman var , kimi zaman yok.. kimi yerde var , kimi yerde yok...
insan hakları , canım varımsıda yokumtırak..
Demokrasi, demokrasisimsi ..
Sosyal adalet , sosyal adaletimsi
varımtırak ,yokumsu .. tatlımtırak, acımsı..
Salımtırak ama çarşambamsı...
Batılımsıda biraz doğulumtırak...
ilerimside biraz gerimtıraaak..
Karanlık aydınlığın düşmanıdır
Alacakaranlık, hiçbirşeyin ne dostu ne düşmanıdır
O, ne tezdir , ne antitezdir , ne sentezdir..
O , Allah'ın belası pis birşeydir..
gözün kör olsun alacakaranlık başın kel ola !
yerin dibine batta bir daha çıkmaya ! ...
Peki ama suç kimdeydi? Doksanlar da mı ?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.