Ramazan TOPRAK
Böyle Sultan'a Böyle Kadı...
Hızır
Bey, İstanbul Kadısı ve Belediye Başkanı olur..
Bir süre sonra hristiyan bir mimar,
Hızır Bey'in huzuruna varır ve hâlini arzeder..
Hristiyan mimar,
Padişah Fatih Sultan Mehmed Han'dan şikayetçidir..
Hızır Bey, mimarı dinler..
"Sultan Fatih, işlediği bir suçu sebebiyle
Muhakemesi yapılmadan hristiyan mimarın ellerini kestirmiştir.."
Osmanlı'nın adaletini duysa da, tereddütlü de olsa
Kadı'ya gitmeye karar vermiş ve
Huzuruna çıktığı Kadı Hızır Bey'e olanı biteni anlatmıştır..
Hızır Bey, sükûnetle mimarı dinler..
Olayı araştırır, soruşturur.. ve meseleye vâkıf olur..
Sultan
Fatih, hristiyan mimardan,
"Ayasofya'dan daha yüksek kubbeye ve
Daha üstün mimarî özlelliklere sahip
Bir eser.. bir cami yapmasını istemiştir..
Bu işe talip olan mimar, bir hristiyan olarak
Müslümanların o zamanki Ayasofya kilisesinden daha üstün
Özelliklere sahip bir camiye/esere sahip olmalarını istemediği için
Mısır'dan binbir zorluklarla getirilen
Sütunların yüksekliklerini kısa tutmuştur ve
Ayasofya'dan daha alçak olmasını istemektedir..
Bitimine yakın inşaata gelen Sultan Fatih,
Sütunların kasıtlı olarak kısaltılıp küçültüldüğünü ve
Ayasofya'dan daha üstün bir eserin yapılmasının
Mimar tarafından engellenmeye çalışıldığını farkeder..
Sultanın emri ve iyiniyeti ayaklar altına alınmış,
Devlet-i âliye-i Osmanlı'nın kanun ve nizamlarına uymak karşılığında
Zımmîlik hakkı bahşedilmiş olmasına rağmen
Hristiyan mimar bu yola tevessül etme cür'eti gösterebilmiştir..
Bu duruma hiddetlenerek "mimarın cezalandırılması" emrini verir..
Emir yerine getirilir.. ve mimarın elleri kesilir..
Bir mimar için eller herşeyden önemlidir..
İç dünyadaki tasarım zenginliğini
Dışa yansıtabileceği yegâne organı elleri'dir çünkü..
İşlediği bir suç da olsa elsiz kalmıştır,
Bakmakla mükellef olduğu hanımı ve iki de çocuğu vardır..
Kadı
Hızır Bey, şahidleriyle beraber
Sultan Fatih'i Mahkemeye davet eder..
Bildirilen gün ve saatte Sultan Fatih Mahkemeye gelir..
İçeri girer.. başköşede bulunan yere doğru
Oturma arzusuyla yönelince Hızır Bey:
"Oturma begüm! Hasmınla yüzleşmek üzere
Mahkeme huzurunda ayakta dur!"
Sultan Fatih geri adım atar ve ikiletmeden gösterilen yere geçer..
Çünkü Mahkemenin ve adaletin hükümranlığı,
Hızır Bey'in şahsında İslâmiyetin âdil ahkâmıdır/hükümleridir..
Hızır Bey:
"Sen Murad oğlu Mehmed!
Bu zımmînin elini kestirdin mi?" diye söze başlar..
Ve muhakeme bitinceye kadar böyle devam eder..
Muhakeme neticesinde Hızır bey:
"Sen, Murad oğlu Mehmed!
Muhakeme edilmeden bu zımmî mimarın
Elini kestirdiğin için kısas olunacaksın..
Senin elin de onun eli gibi kesilecek..
Eğer zımmîyi razı edebilirsen
Ölünceye kadar onun ve çoluk-çocuğunun mâişetini
Temin etmen karşılığında elini kesilmekten kurtarabilirsin..!"
Sultan
Fatih, tam bir sükûnetle kararı dinler..
O aşamaya kadar olanlara bile inanmakta zorlanan hristiyan mimar,
Bu karar karşısında daha fazla dayanamaz ve ağlamaya başlar..
Sultan Fatih'in ellerine kapanır..
Ölünceye kadar mâişet temini karşılığında anlaşırlar..
Sultan Fatih'in ellerinin kesilmesi bu anlaşmayla önlenmiştir..
Bu manzaranın ulviyeti, derinliği ve
Osmanlı'nın adalet karşısında,
Hristiyan mimar aile efradı ile birlikte
Kelime-i Şehâdeti getirerek müslüman olurlar..
Bu
muhakemeden birkaç gün sonra,
Sultan Fatih Kadı Hızır Bey'i makamında ziyaret eder..
Gösterdiği tavırlara ve adalete teşekkür eder ve
"Eğer bana bir suçlu gibi değil de
Bir padişah gibi muamele etseydin,
Seni şu kılıcımla keserdim..!" der..
Sultan'ın bu sözlerini dinleyen
Kadı Hızır Bey son sözü söyler:
"Eğer padişahlığına güvenip
Dinin emri olan hükmüme karşı gelseydin
Seni bu arslanlara parçalatırdım" der ve
Paltosunun iki eteğini kaldırdığında
İki arslanın sert bakışlarını görenler,
"Böyle Sultan'a böyle Kadı" kendilerini alamazlar..
GÜNÜN
SÖZÜ:
Ramazan-ı
Şerif'inizin mübarek,
Ailenizin mutlu ve huzurlu olması dileğiyle.. RT.
E-Posta:
[email protected]
Bey, İstanbul Kadısı ve Belediye Başkanı olur..
Bir süre sonra hristiyan bir mimar,
Hızır Bey'in huzuruna varır ve hâlini arzeder..
Hristiyan mimar,
Padişah Fatih Sultan Mehmed Han'dan şikayetçidir..
Hızır Bey, mimarı dinler..
"Sultan Fatih, işlediği bir suçu sebebiyle
Muhakemesi yapılmadan hristiyan mimarın ellerini kestirmiştir.."
Osmanlı'nın adaletini duysa da, tereddütlü de olsa
Kadı'ya gitmeye karar vermiş ve
Huzuruna çıktığı Kadı Hızır Bey'e olanı biteni anlatmıştır..
Hızır Bey, sükûnetle mimarı dinler..
Olayı araştırır, soruşturur.. ve meseleye vâkıf olur..
Sultan
Fatih, hristiyan mimardan,
"Ayasofya'dan daha yüksek kubbeye ve
Daha üstün mimarî özlelliklere sahip
Bir eser.. bir cami yapmasını istemiştir..
Bu işe talip olan mimar, bir hristiyan olarak
Müslümanların o zamanki Ayasofya kilisesinden daha üstün
Özelliklere sahip bir camiye/esere sahip olmalarını istemediği için
Mısır'dan binbir zorluklarla getirilen
Sütunların yüksekliklerini kısa tutmuştur ve
Ayasofya'dan daha alçak olmasını istemektedir..
Bitimine yakın inşaata gelen Sultan Fatih,
Sütunların kasıtlı olarak kısaltılıp küçültüldüğünü ve
Ayasofya'dan daha üstün bir eserin yapılmasının
Mimar tarafından engellenmeye çalışıldığını farkeder..
Sultanın emri ve iyiniyeti ayaklar altına alınmış,
Devlet-i âliye-i Osmanlı'nın kanun ve nizamlarına uymak karşılığında
Zımmîlik hakkı bahşedilmiş olmasına rağmen
Hristiyan mimar bu yola tevessül etme cür'eti gösterebilmiştir..
Bu duruma hiddetlenerek "mimarın cezalandırılması" emrini verir..
Emir yerine getirilir.. ve mimarın elleri kesilir..
Bir mimar için eller herşeyden önemlidir..
İç dünyadaki tasarım zenginliğini
Dışa yansıtabileceği yegâne organı elleri'dir çünkü..
İşlediği bir suç da olsa elsiz kalmıştır,
Bakmakla mükellef olduğu hanımı ve iki de çocuğu vardır..
Kadı
Hızır Bey, şahidleriyle beraber
Sultan Fatih'i Mahkemeye davet eder..
Bildirilen gün ve saatte Sultan Fatih Mahkemeye gelir..
İçeri girer.. başköşede bulunan yere doğru
Oturma arzusuyla yönelince Hızır Bey:
"Oturma begüm! Hasmınla yüzleşmek üzere
Mahkeme huzurunda ayakta dur!"
Sultan Fatih geri adım atar ve ikiletmeden gösterilen yere geçer..
Çünkü Mahkemenin ve adaletin hükümranlığı,
Hızır Bey'in şahsında İslâmiyetin âdil ahkâmıdır/hükümleridir..
Hızır Bey:
"Sen Murad oğlu Mehmed!
Bu zımmînin elini kestirdin mi?" diye söze başlar..
Ve muhakeme bitinceye kadar böyle devam eder..
Muhakeme neticesinde Hızır bey:
"Sen, Murad oğlu Mehmed!
Muhakeme edilmeden bu zımmî mimarın
Elini kestirdiğin için kısas olunacaksın..
Senin elin de onun eli gibi kesilecek..
Eğer zımmîyi razı edebilirsen
Ölünceye kadar onun ve çoluk-çocuğunun mâişetini
Temin etmen karşılığında elini kesilmekten kurtarabilirsin..!"
Sultan
Fatih, tam bir sükûnetle kararı dinler..
O aşamaya kadar olanlara bile inanmakta zorlanan hristiyan mimar,
Bu karar karşısında daha fazla dayanamaz ve ağlamaya başlar..
Sultan Fatih'in ellerine kapanır..
Ölünceye kadar mâişet temini karşılığında anlaşırlar..
Sultan Fatih'in ellerinin kesilmesi bu anlaşmayla önlenmiştir..
Bu manzaranın ulviyeti, derinliği ve
Osmanlı'nın adalet karşısında,
Hristiyan mimar aile efradı ile birlikte
Kelime-i Şehâdeti getirerek müslüman olurlar..
Bu
muhakemeden birkaç gün sonra,
Sultan Fatih Kadı Hızır Bey'i makamında ziyaret eder..
Gösterdiği tavırlara ve adalete teşekkür eder ve
"Eğer bana bir suçlu gibi değil de
Bir padişah gibi muamele etseydin,
Seni şu kılıcımla keserdim..!" der..
Sultan'ın bu sözlerini dinleyen
Kadı Hızır Bey son sözü söyler:
"Eğer padişahlığına güvenip
Dinin emri olan hükmüme karşı gelseydin
Seni bu arslanlara parçalatırdım" der ve
Paltosunun iki eteğini kaldırdığında
İki arslanın sert bakışlarını görenler,
"Böyle Sultan'a böyle Kadı" kendilerini alamazlar..
GÜNÜN
SÖZÜ:
Ramazan-ı
Şerif'inizin mübarek,
Ailenizin mutlu ve huzurlu olması dileğiyle.. RT.
E-Posta:
[email protected]
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.