Allah bir daha darbe yaşatmasın

             Yeni nesil gençlik darbeyi görmedi, 15 Temmuzda sadece darbe girişimini yaşadı. Allah korusun birde yaşamış olsalardı nasıl algılarlardı? Darbe girişimi sonucunda çok gençler darbeyi bizlere sordular. Darbenin ne olduğunu bilmeyen bu gençler en azından 16 Temmuzda darbenin ne olduğunu anlamış oldular. Allah ülkemize bir daha darbe girişimi bile yaşatmasın. Davut Şahinin bugünkü yazısı çok hoşuma bitti bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. En azından gençler darbeyi öğrenirler.

    “Jetler havayı inim inim inletirken, sokakta takır takır silâh sesleri duyulurken, dışarıda bir kamyonu andıran ses duydum.

       Dedim ki, “Oğlum, git bak bakayım, bu kamyon mu yoksa tank sesi mi?”

        Biraz sonra geldi ve “İkisi de değil baba, sadece çöp kamyonu… Çöpleri topluyor.”

       Şaşırdım. Bunca kargaşa ve kaosa rağmen belediyenin çöp kamyonu, hiçbir şey yokmuş gibi görevinin başında ve işini itina ile yapıyordu. Bu biraz olsun beni umutlandırdı.

       “O halde demokrasi işliyor” deyiverdim.

         İngiltere eski Başbakanlarından Winston Churchill, “Eğer sabah kapınızın önüne süt arabası geliyorsa, demokrasi işliyor” demektir sözünü hatırlatmak istiyorum.

          Kurumlar işliyor, çark dönüyorsa korkmayın. 

          Hele, bu millet kurşuna ve tanka rağmen, göğsünü siper ediyorsa hiç korkmayın.

         Küçük oğlum, hayatında hiç darbe görmemiş. Bırakın onu, “postmodern darbe” 28 Şubat’ı da bilmez. Sokakta sıkılan silâh seslerini ilk kez duydu. İlk kez jet uçaklarının alçaktan uçuş yaparak kulakları sağır eden sesine şahit oldu. 

         Ekranlarda ilk kez “darbe” nutuklarının atıldığına şahit oldu. İlk kez sokaklarda kaos görüntülerini izledi. Tanklar sokakta takır takır insanları eziyor, arabaların üstüne çıkıyor. 

         O yüzden sordu, “darbe nedir?” diye.

         “Bir ülkede silâhlı kuvvetler mensupları içinde yuvalanmış cunta hareketinin sonucudur darbe. Milletin ona emaneten verdiği yetkiyi ve silâhı, bu ülke insanına doğrultmanın adıdır darbe.”

          “Şimdi ne olacak baba” dedi. “Sen tecrübelisin..”

          Gerçekten ilginç bir soruydu.

         “Olacağı şu; iktidarı ele geçirmek için kamu binalarının önüne tank yerleştirecekler. Radyo ve televizyon gibi iletişim kanallarını işgal ederek otorite kurmaya çalışacaklar. Hatta halkın temel altyapı gibi kullandığı birçok tesislerini ve kurumu kontrol altına almaya çalışacaklar. Eğer başarabilirlerse.”

          Başaramadılar.

          Süreç tersine işledi. Millet demokrasisine sahip çıktı ve bütün kurum ve kuruluşlar normalleşme sürecine girdi.

           Darbeler siyaset tarihinin uzun zaman parçasıdır desek yeridir.

          Hatta Roma İmparatoru Sezar’dan bu güne kadar konuyu ele almaya çalışsak, günlere sığmaz. Biliyorsunuz Jül Sezar’ın sırtına yediği bıçak darbesi sonrası sarfettiği o ünlü “Sende mi Brütüs?” sözü bir ihanetin şaşkınlığını anlatan meşhur bir cümledir.

          Fransa darbelerle sarsılmadı mı hep? Napolyon Fransa iktidarını bir darbeyle ele geçirdi. 

          Askerî darbelerin vatanı Latin Amerika ülkeleriydi. 20’nci yüzyılın sonları Arjantin, Şili, Birmanya ve Asya ülkeleri hep darbelerle yönetiliyordu.

          Sonunda demokrasiyi keşfeden bu ülkeler, darbecileri yakaladıkları anda yargıladı ve gereken cezayı verdiler.

       Ama bizim ülkede “kalkışma” yapabilecek cürete sahip olanlar, anında tutuklanıp adlî mercilere havale edildi.

       Bundan sonrası için daha dikkatli olmak ve devamlı teyakkuzda olmak lâzım.

         Küçük oğlum yine sordu:

       “Baba demokrasi nedir?”

       “Demokrasi, anlatılmaz, yaşanır.”

       Allah bu ülkeye bir daha “darbe” yaşatmasın! Ancak o zaman demokrasinin ne olduğunu çocuklarımıza anlatabiliriz.” 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.