Pınar DEMİR
Bir yelek hikayesi
-Ayyşeee hırkanı giy kızım bak soğuyor hava
-Off anne alamam şimdi onu taa içeriden .
-Yeleğimi al o zaman, yine oyna . İlla hasta olacaksınız yaa
-Tamam anne ver hadi. Giyerim
-Gökhaan oğlum gel artık. Yeter top peşinde koştuğun
-Baba ya biraz daha nolur
-Yağmur başlayacak hala biraz daha diyorsun.Üstüne bir şey al bari
-Forma üzerine mont mu giyeyim baba Gol bile atamadık daha
-Eşek sıpası babaya cevap verme. Al şu yeleği ,gol atmadan da gelme!
-Babaa
-Ne var itoğlu it
-Şu kat görevlisinin kızı var ya Tanya, ben aşık oldum ona
-Orusbu olur onlar it herif .Sıkı giyin üşürsün demezler,hastalansan çorba yapmazlar. Hırkaörmezler, hem annenin tabiriyle dantel bilmezler. Sıkı sıkı da sarmazlar. Neclayı alalım biz sana ri kıyım kız Yazın serin olur kışın sıcak bu hatunlar
-Baba ev mi alıyoruz yaa
-Babaya yaaaa denmez alırım ayağımın altına Necla dedim işte !O kadaar…..
-Babaa ben senin için ne ifade ediyorum
-Kaza kurşunu! Ye şu yemeğini ,ağzımı açtırma benim
-Baba biz arkadalaşlarla kampa gidiyoruz
-Gezen tilki yatan aslandan iyidir oğlum
-Nasıl yani gideyim mi gitmeyeyim mi
-Sıkı giyin ananı söyletme de nereye gidersin git eşeğin evladı
-Oğlum bak şu dünyada kafayı dinleyen tek erkek var .Kim o ? Biliyor musun
-Yok baba yaa .Nerden bileyim .Kim ki o ?
-Havvadan önce Ademdir. Havva zillisinden sonra o da kafayı dinleyememiştir.
-Aman baba yaa Annem duymasın
-Anasının sıçtığı seni benim ceket nerde lan almışsın gene
-Gömleğin üzerine alıverdim baba yaa Hava soğuk
-Sıkı giyin .Siktir git ,geç kalma bu eve
-Of tamam babayaa
Gazeteci ,avcı ve tilki olmak üzere üç ayrı modeli bulunan bir giysinin sevginin,şefkatin ve yalnız değilsin diyen bir çığlığın iç sesi olduğunu düşündünüz mü hiç ? Rüzgar titretircesine eserken omzunuzun arkasından bir el size yaklaşarak ‘Hadi yeleğini giy,üşürsün diye seslendi mi? Uzaklara dalıp kırık dökük hikayenizi tamire çalışırken küçük bir çatı katında hikayenize nereden devam edeceğinizi bilmeden ‘Önce yeleğini giy, bak çay da var .Yine yazarsın diyen oldu mu size de? Üzerinize kat kat giyindiğiniz o çocukluk varken bana bir şey olmaz diye düşündüğünüz ne kadar cümleniz varsa üşüyerek sustunuz mu ?
Hayat bok dolu çukurlar gösterirken düşmeden etrafından dolandığınızda , çok üzecekler beni ama gözümü kırpmadan ağlamayı öğreneceğim dediğiniz oldu mu? Kocaman boşluklarınızı kimse dolduramadığında yeleğinizi alanla ya da hiç vermeyenle savaşıp yine ona sarıldınız mı mesela ?
Gamzesi çıka çıka gülen çocukların arasında pervasızca eğlenirken buruk bir bulut gelip damla damla sen onlardan değilsin ama yine de üşüme dedi mi size de? Bu bir yeleğin ve üşümesinden korkulmayan çocukların hikayesi iken Mürüvvet Sim’i tıpkı bir çiçeği koklar gibi dinlediniz mi?
Her gün akşamüstü, günbatımı zamanı bir gariplik çökerdi içime Mahallenin her anası,çocuğunuçağırır, üzerlerine yelek giydirirlerdi. Bir ben kalırdım yeleksiz .Üşümesinden korkulmayan , kenarda , terkedilmiş, zaten ona bişey olmaz denilip geçilmiş. Hiç bir zaman olmadı yeleğim Siz bir yeleği kıskandınız mı hiç kıskanırdım ben , özlerdim de hatta .Bir yelek için sessizce ağladığım günler bilirim .Mahalle terzisinin önünden geçip uzun uzun baktığım çok olmuştur .Komşumuzun kızı Ayten’e özene özene baktığımda tabi.Yazın terliyken su içme üşütürsün denilirdi ona,kışınAyteen yeleğini al kızım Mürüvvet sende öyle aval aval bak işte Hem sen zaten üşümezsin Ayten’in fingirderken üşüdüğünü bilmezdi kimse , benim en yeleksiz günlerimde hem de .Kendi yeleğinizi kendiniz giyeceğiniz yaşa gelirsiniz bir gün .Siz cam çerçeve indirmek isterken zorla büyütürler sizi .Sonra biraz yün,bir parça umut,çokça sevgi ile mavi bir dünya örersiniz .İçine de üşümesinden korkulan çocukların çoğalacağı bir dünya istiyorum yazarsınız ve 38 yılınızı verirsiniz belki bir gün Dünyayı değiştimeye sevmekten başlarsınız tıpkı Mürüvvet Sim gibi.
Üşümesinden korkulan çocukların çoğaldığı bir dünya diliyor hep şeker tadında ,bayram tadında kalın diyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.