28 Şubat ve Erdoğan!

28 Şubat deyince tüylerim diken diken oluyor. Çünkü bende bir 28 Şubat mağduruyum. Bunu yeni nesil gençler bilemezler. 28 Şubatın amacı ne idi derseniz, manevi duygu ve atmosferi bitirmekti. İmam Hatip Okullarını kapatmak ve dindarlara zulüm etmekti. Dini kurum ve kuruluşları yok etmekti. Bunda başarılı oldular mı oldular. Başörtüsü ile mücadele idi hanımları baş örtüsü ile resmi kurumlara sokmadılar.

O dönem bende bir vakfımızın başkanı idim, her ay devletin askeri ağırlıklı bir gurupla kontrole gelirlerdi. Vakfımız Merkez Cami bünyesinde olduğu için buraya gelirlerdi. Gelenlerin içinde ekseriyeti camiye ayakkabı ile girerlerdi. Bunu bizzat gördüğümü söyleyim.
Her ay gelinirken bir gün kontrolde bir vatandaş o dönem 10 lira yardım yapmış devletin resmi makbuzuna parantez içinde yardım diye yazmışız. Siz yardım toplayamazsınız, izin alarak toplarsınız diyerek tutanak tutup beni mahkemeye verdiler.
3 yıl mahkeme gelip gittim ve en sonunda hakime beye, “ceza verecekseniz verin yada berat edin gelip gitmekten utanır oldum” dedim. Hakimde bey, “vakıftan istifa et berat edeyim” dedi bende etmedim. Sonra bana 3 ay ceza verdiler. Rahşan affı ile paçayı zor yırttık.

İnsanlar bu baskılardan camilere gitmeye korkar hale gelmişlerdi. İnsanlar çocuklarını İmam Hatip okullarına gönderemez olmuştu. Hanımlar resmi kurumlara baş örtüsü ile alınmaz durumda idi. Böyle bir darbeyi nerede ise her kesim yaşamıştır. Ama darbenin baş kumandanı Çevik Bir bu güne kadar hiç yargılanmadı ve dokunulmadı da, bunu merek ediyorum. Neden bu zulmün kumandanına dokunulmadı hala merakım giderilmedi.
Bu baskı ve zulüm Ak Parti iktidarının ilk dönemlerine kadar devam etti. Hatta Tayyip Bey başörtüsü ile ilgili aldığı kararda geri adım atmak durumunda kaldı. Devletin içine bu kadar çöreklenmiş bir sinsi güçü söküp atmak çok zordu.
Yavaş yavaş bu beton çivileri sökülerek bu günlere gelindi. Tayyip Erdoğan gibi lider geldi de devletin içinde seçilmişlerin üzerindeki bu gücü atmak öyle kolay olmadı. Bu günlere kolay gelinmedi ve rahatladı isek Erdoğan sayesinde rahatladık.

Öyle ufak bir ekonomik sıkıntı ile Tayyip gitsin diyenler şöyle geriye bir dönüp baksınlar. 1 Nisanda ABD gelecek ülkeyi işgal edecek diye parasını dolara çevirenler şunu unutmasınlar vatan elden giderse ne doların kalır ne namusun kalır.
Elbette zaman zaman bende diyorum Tayyip Beyin yanlışlarının olduğunu. Elbette vardır, ama doğruları yanlışlarının üzerinde ise doğrularda taraf olmak lazım. Şu ülkenin bir 20 sene öncesine bakın birde bugünkü haline bakın.
31 Mart sonrası kaos çıkararak ülkeyi karıştırmaya çalışacakların beklentide olduğunu unutmamak lazım. İç ve dış güçler Tayyip Bey zayıflasın sokağa çıkalım diye dört gözle bekliyorlar. Ekonomik krizi atlatırız ama vatansızlığı asla atlatamayız.

Bana göre bu bir mahalli seçim değil ülkemin geleceği seçimidir. Neden derseniz, HDP’li bir vekil çıkıyor Kürdistanda HDP batıda CHP ile beraberiz derken bunu görmemek akılsızlık değilmi? Peki bunların ortakları kim? Kimlerle el ele kol kolalar. Bu ülkede Kürdistan diye bir başka ülke mi var?
Tayyip Beyin dediği gibi bir tarafta Cumhur İttifakı diğer tarafta HDP ve terörün içinde olduğu şer ittifakı. Peki böyle bir durumda nerede ve ne tarafta yer almamız lazım? Bunun kararını elbette aklı selimli bir kafa ile kara vermememiz lazım.

Ha ne olur Allah korusun bu bir mahalli seçim diyenler yanılıyor. Önce Tayyip Beyin meşrutiyeti tartışılacak sonra sokağa inmeye çalışacaklar. Ama bu asil millet bu ülkeyi nasıl düşmanda aldı ise yine düşmana vermeyecektir. Yeter ki, birlik ve beraberliğimizi bozmayalım. El ele gönül gönüle olalım, bizi kimse bölemez ve yıkamaz. Erdoğan’ın yaş gününe takılmıyorum, Allah ona sağlık sıhhat ve uzun ömürler versin. Erdoğan giderse Menderes ve Özal’ı aradığımızdan çok ararız.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.